Sayfalar

28 Ekim 2019 Pazartesi

Sadece ve sadece doğrular


Sadece ve sadece doğruları göstermek için buradayım ve bugüne kadar iyi kötü kendi akademik alanımla ilgili bir şeyler yaptım. Ancak görüyorum ki, etik ve ahlaki yaklaşımların sürekli olabilmesi için bunun sosyal ve mesleki yaşamın döngüsü içinde dahil edilmesi gerekiyor. Elbette ki, bunun için belli görevlerde olmanız, yetkilendirilmiş bir halde olmanız lazım. Aksi takdirde yapacaklarınızı aktarmanız bir işe yaramıyor. Aynı yollardan Konfüçyüs, Buda, Aristoteles, Platon gibi düşünürlerin de geçtiğini görünce, nasıl olması gerektiği hususunda bir kez daha durup düşünüyorsunuz.

Etik ve ahlaki olanı, doğruları anlatmak, bunları ders olarak vermek kolay, ancak yaşamın içine dahil edilememiş bir etik ve ahlakın neye yarayacağı konusu bir başka soru işaretidir.

Bunun içindir ki, doğruyu, sadece doğruyu yüceltmek, doğru eylemi toplumun içine yaymak için belli görevleri yerine getirmeniz lazımdır.

Umarım ki, yakın bir gelecekte toplumlar bunu anlayacaklar ve bunu savunan kişilerin ön planda olmasını isteyecekler ve daha düzgün bir yaşamın oluşmasına öncülük edeceklerdir.

Burada belirttiğimiz konu, daha iyi bir toplum, daha iyi bir dünya mirası içindir. Asla, hiçbir zaman makam ve mevkinin önemli olduğu gerçeğini bu satırlardan anlamamalıyız. Ancak Schopenhauer’in de ifade ettiği gibi, “salon etiği” yani sadece seçkinlerin konuştuğu ve belli yerlerde konuşulan etik önemli değildir. Önemli olan bunu yaşama yaymaktır. Bunun gerçekleşmesi için etik ve ahlak, felsefe uzmanlarının belli görevlerde bunulması, toplumun sağlıklı, doğru ve güzel bir şekilde inşası için onlara birer fırsat tanınması lazımdır. Siyaset ve politika olmadan başarılabilir. Bunun insanlık tarihi içindeki örnekleri bizlere yol göstermektedir. Tarafsız, insana yakışır bir şekilde bir dünyalı gibi tüm canlıları da önemseyen bir anlayışın artık her alana yerleşmesinin zamanı gelmiştir. Bunun açık ve net bir şekilde görülmesi, dünyamızın yaşam tarihini değiştirecektir.


29 Eylül 2019 Pazar

Ne isem öyle oldum


İstediğiniz gibi olamam ve olmadım.
Politik ve siyasi cümlelerin süsleri arasında gezinmem mümkün değil.
Ne isem öyle olmak en önemli ilkemdir.
Nasıl göründüysem de öyleyimdir.
Farklı yorumlar varsa, göremedikleri, yanlış yakıştırmalarda bulundukları içindir.
Sabahları erkenden kalkıp, yeni bir şeyler öğrenmek, fikir ve duygu dünyamı genişletip çevreme, doğaya ve canlılara daha fazla yardımcı olmak için çabalarım. Bu benim artık elbisem gibi olmuş, ayrılmaz bir bütünümdür.
Doğruyu bilimde, akılda, vicdanda, gönülde aradım.
İnsanı kimi zaman en yakını bile anlamazmış, bunu da yaşadım. Üzüldüm, belli etmedim.
Bazen çabuk kızarım ama çabuk geçer. Öfkenin kalıcılığının getireceği zararı iyi bilenlerdenim.
Çok okumak ve çok düşünmek. Zamanı geldiğinde bir şeyler yazmak ve bir miras gibi kalacak cümleler kurmak… Dünyam bunların üzerinde döndü.
Farklı olduğumu küçük yaşlardan beri biliyordum. Farksızların içinde farklı zordu, bunu kabul ettim.
Ne isem öyle olmalıydım. Başka arayışlara girmeye, yanlışların arasında gezinmeye gerek yoktu.
Yanıma kadar gelenleri, geri çevirmedim. Üç şey istedim onlardan: Sevgi, saygı, içtenlik.
Yapmacık ve sabit duran maskelerden dost olmazdı, iyi bildim bunu.
Hata yapana hemen kızmadım, bekledim, düzeltir mi acaba diye? Devam edilen hatanın artık benimsendiğini anlayarak, bunu yapanları terk ettim. Ama kapıyı kapatmadım, aralık bıraktım, belki son anda, bir kez daha farkına varırlar diye.
Hayal kırıklığına uğratanlara şaşırdım. Çünkü, bunun yapılacağı en insandım.
Öğrendikçe büyüdüm, büyüdükçe öğrenmeye devam ettim. Yolun uzun olduğunu biliyordum. Yorulmayı aklıma bile getirmedim. Bir adım gelene iki adım gittim. Bir adım çekilenden iki adım uzaklaştım.
Yaşamımı temiz ve saf geçirmek için elimden gelen gayreti gösterdim. Bilerek ve isteyerek, hiç kimseye bir yanlışım olmadı. İftira atana ve dedikodu yapana söyleyecek söz bulamadım. Allah çokça akıl ve fikir versin dedim, geçtim. Fakat yaptığının yanlış olduğunu, ahlâki olmadığını ifade etmekten de çekinmedim, yüzüne söyledim. Yönetmek, doğruyu, etik ve ahlâki olanı göstermek istedim. Bekliyorum, olacaktır belki bir gün diye. Makam ve mevkinin getirdiği ışıltı gözlerimi kamaştırmadı.
Şimdi bir kez daha durup geriye bakıyorum da;
Ne isem öyle oldum ve öyle kalmaya devam edeceğim.


2 Haziran 2019 Pazar

Merhamete Dayalı Bir Bakış ile Hayvan Hakları


Günümüzde hayvan hakları denildiği zaman bu konunun çok abartıldığına atıfta bulunanların sayısı az değildir. Sadece düz bir mantıkla hayvanların hakları olduğunu değerlendirmek yerine farklı bakış açılarından yaklaşmanın daha doğru olacağına inanıyorum.
İnsana özgü merhamet duygusu ile hareket edildiği zaman insanın insana ve diğer canlılara karşı gösterebileceği tolerans payının da önemi artıyor. Felsefi ve etik yaklaşım ile merhamet duygusunun zor ve kötü durumdaki kişi ya da guruba veya bir canlıya karşı hissedildiğini biliyoruz. İnsanda olması gereken bu duygusal yönelme sonucu belli eylemlerin ve düşüncelerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Sadece benim olan için mantığının yerini bütün canlılar ile birlikte deyişinin alması gerekmektedir. Dünyada ve evrende yalnız değiliz ve kendimizi tek bir varlıkmış gibi odaklamak yanlışların yapılmasını kolaylaştırmaktadır. Zaten bunun aksi olan durumlarda hastalıklı bir tablonun olduğunu unutmamalı, etik ve ahlaki sağaltımın uygulanmasına özen göstermeliyiz. Hayatın değeri tartışıladursun, insan başıboş olmadığını ve belli duyguların tesiri altında olduğunu bilmelidir. İyi ahlaklı bir yapıya sahip olmanın ardında merhametin varlığı çok önemlidir. Yemek ve faydalanmak için bir şeyleri doğruymuş gibi kabullenmek, içimizdeki merhamet duygusunu giderek köreltir. Bu durum o kadar tesirlidir ki, bir süre sonra merhamet sadece insana özgüymüş gibi algılanır.
Eşitlik anlamında elbette ki diğer canlılardan üstün yönlerimiz vardır. Ama kimi yönlerden onların bizleri aşan özellikleri olduğunu da unutmamak gerekiyor. Menfaat duygusu aidiyet ve paylaşıma kapalı bir ortam yaratacaktır. Canlılar ile olan temasımızda onlara belli menfaat pencerelerinden yaklaşmamak, onların varlığı ile uyumlu olmayı denemek, sadece besin veya sevgi paylaşımı açısından hayvanları bir obje haline getirmemek önemlidir.
İnsan olmaya çalışırken, akıl ve vicdanın ötesinde merhamet ile hareket etmek, merhameti bir tür hak etme meselesinden çıkarmak ve sadece bir tür hak gibi görmek hayvan haklarının zihnimizdeki ve ruhumuzdaki başlangıç noktası olacaktır. Merhamet duygusal eylemlerin en adil olanını sağlamaya yöneliktir. Harcanmış ve fabrikasyona çevrilmiş canlıların olduğu bir yaşamda bireylerin acımasız bir varlık gibi davranması, çocuklarına da bu duyguyu aşılamaya kalkışması büyük bir felakettir. Bir canlının yaşamının bir başka canlının eziyet çekmesi ve ölümü ile bağdaştırılması duygusal açıdan sağlıksız bir durumdur. Bundan vazgeçmenin yeni yollarını aramak, bulmak ve uygulamaya almak durumundayız. Hem de hemen! Gecikmeden! İsteyerek ve gönüllü olarak yapmalıyız bunu! Bu bizlerin yaşam ödevidir.

23 Mayıs 2019 Perşembe

Etik Haftasına Doğru


25 Mayıs Etik günü ve haftası yaklaşıyor. Yaklaşık olarak 5 yıldan beri bu güne katkı sağlayan ve
toplumla bilgi paylaşan bir akademisyen olarak sizlere seslenmek istiyorum.

Gönlünde etik ve ahlâki duygulara yer vermek istemeyenler,
Yanlışı sürekli hale getirenler,
Yüreklerini öfke ve kibir ile süsleyenler,
Hayal kurmamızı engelleyenler,
Yanlışı doğru gibi göstermeye kalkanlar,
Kendi anlamsızlıkları içinde boğulanlar,
Acı ve ıstırabı çoğaltanlar,
Etik olandan vaz geçip, daha düşük düşüncelere yönelenler,
Dünyayı karanlık bir hale getirmek için uğraşanlar,
Aldatanlar, gerçeği saklayanlar,
İkilemler içinde kalanlar,
Zamanı boşa harcayanlar,
Okumadan, araştırmadan konuşanlar,
Tarihi yanıltanlar,
Farklı olan için uğraşmayanlar,
Yoksulluğu gidermeyenler,
Paradan başka şeyi görmeyenler,
Vicdanlarını cüzdana terk edenler,
Sevgiyi yapmacık bir hale getirenler,
Sadece bana diye çabalayanlar,
Dostluklarını yalan ile değiştirenler,
İçtenliği görmeyecek kadar dogmatik olanlar,
Sizleredir sözlerimiz:
Etik haftası yaklaşıyor. Artık bir değişim yapın!
Kendi gerçeğinizi ortaya çıkarın, ama doğru ama yanlış, ama iyi, ama kötü. Etik bir dönem için çabalayın. Ahlâki değerleri yeniden yükseltin. Ruhlarımızdaki arınmayı gerçekleştirmek için düşünceleri berraklaştırın. Olmaz denilenleri deneyin, zorlayarak değil, iyi niyetle yaklaşın. Sevgi ve saygının dilini içtenlikle birleştirin.
Bu sene 25 Mayıs Etik günü ve haftasında da yine çağrıldığımız yerlerde olacağız.
Teşekkürler;
İzmir Büyükşehir Belediyesi,
Karşıyaka Belediyesi,
Gaziemir Belediyesi.
Sizlerle bir gelenek gibi birlikte olmak mutluluk verici.
Hoş geldin 25 Mayıs Etik haftası.
Selam olsun gönlü ve fikri etik’ten, ahlâk’tan yana olanlara.

Prof. Dr. Çağatay ÜSTÜN



26 Nisan 2019 Cuma

Bu Kadar mı Kolay Yönetici Olmak?


Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çağatay Üstün; Herkes yönetici olmak istiyor yani yöneten. Bu nasıl bir tutku böyle? Adeta hırs ve inatlaşma birleşmiş. Benden başkası olmaz, olamaz mantığı ile hareket ediyor kimileri. En iyisi oymuş. Yeniden yönetici olmalıymış. Bir fabrikanın başında belki bir CEO belki de yerel yönetici hatta ülke yöneticisi. Bu nasıl bir mantık anlaşılır gibi değil. Farabî’den haberi yok sanırım bu insanların. Çünkü yönetici olmak o kadar da kolay değil aslında. O’nun iyi bir yöneticide aradığı temel ölçütleri bilse acaba kimler yeniden yönetici olmak ister? Eğer günümüzde yaşasaydı Farabî onları yönetici olarak görür müydü? O’nun iyi bir yöneticide özellikleri verelim. Verelim ama lütfen ön yargısız, iç hesaplaşmasız okusun herkes. Büyük düşünür Farabî’yi sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.
1) Öncelikle organları tam ve eksiksiz olmalı ki, görevlerini layıkıyla yerine getirebilsin.
2) Kendisine söylenen her şeyi iyi kavrayabilen, anlayan bir tabiata sahip olmalı ki, hem konuşan kişinin maksadını hem de söz konusu şeyi olduğu gibi anlayabilsin.
3) Hafızası kuvvetli olmalı ki, anladığı, gördüğü, işittiği ve sezdiği her şeyi zihninde tutsun ve unutmasın.
4) Uyanık ve zeki olmalıdır ki, gördüğü en ufak delili anında fark edip ona göre hareket edebilsin.
5) Güzel konuşma kabiliyetine sahip olmalı ki, zihninde bulunan bir şeyi tam bir açıklıkla ifade edebilsin.
6) Bilgi edinmeyi, öğrenmeyi sevmeli, buna kendisini vermeli ki, öğrenmenin zahmetlerini yenebilsin, içerdiği mihnetlere katlansın, bunları yorucu, eziyet verici bulmasın.
7) Yemeye, içmeye, cinsel zevklere düşkün olmamalı ve kumar ve eğlenceden sakınmalıdır.
8) Doğruluğu ve doğruları sevmeli, yalandan ve yalancılardan nefret etmelidir.
9) Yüksek ruhlu olmalı, yüceliği sevmeli ki utandırıcı şeylere düşmesin ve tabiatıyla hep yüksek şeyleri arasın, gümüşle altın gibi şeylere ve diğer dünyalıklara göz koymasın.
10) Adaleti ve adalet ehlini sevmeli, baskıdan, zulümden ve zalimlerden nefret etmeli ki, hem kendi akrabasından hem başkalarından hak arasın, onları hakka davet etsin, zulüm görenlerin imdadına yetişsin, iyi ve güzel bildiği her şeyi desteklesin.
11) Sonra ılımlı mizaca sahip olmalı ki, kendisinden adalet istendiği zaman şiddet göstermesin ve aksilik etmesin; fakat zorbalığa ve kötülüğe davet edildiği zaman şiddet ve aksilik göstersin.
12) Yapılması gerekli gördüğü şey konusunda azimli ve kararlı olmalı ki, onu gerçekleştirmek için cesaret göstersin; korku ve zaafa düşmesin.




3 Mart 2019 Pazar

Doğruyu Yüceltme Zamanı Yaklaşıyor..



Doğruyu ve değerleri yüceltme zamanından giderek uzaklaştı uygarlık. Adı uygarlık ama nasıl bir uygarlık! Daha çok bilgilenme, daha çok öğrenme sayesinde herkes kendi doğrusunu oluşturdu ve ortak değerleri ve ortak doğruları bulmak güçleşti. Siyaset ve politikanın bu konudaki aşındırıcı ve ayrıştırıcı etkisini de unutmamak gerek. Elbette ki bu bozulmanın da sonu gelecek ve gerçek, doğru ve uygun olan yeniden ortaya çıkacaktır. Tarihin tekerrür yani tekrarlama döngüsüdür bu ve kaçınılmazdır.
Kişisel hırslar, kibirler öne çıkmış, adeta bir yanlışlık zinciri ile kaplanmıştır dünyamız.
Yenisini bulmak ya da kaybedilmiş şeyleri geri kazanmak zorlaşmıştır.

Neler yapılabilir?

Bunun üzerinde durulmuyor hiç. Oysa doğrulara o kadar çok ihtiyacımız var ki şimdi.
Eflatun, İbn-i Haldun, Farabî, Tevhidî, Kant çok haklıydılar. Onların göstermek istediği yoldan o kadar uzaklaşılmıştır ki!

5 Ocak 2019 Cumartesi

Yeşil Bisiklet ile 4500 Km!


Artık şehirlerde yoğun trafikten bunalan insanların bisiklete doğru bir yönelim göstermesi hiç de şaşırtıcı değil. Bunların içinde yeşil bisiklet ya da e-power, e-bike olarak tabir edilen elektrik destekli bisikletlerin daha da yaygınlaşacağına hiç şüphe yok. Ancak ne yazık ki henüz bu tür bisikletlerin komponentlerinin pahalı olması ve bu yüzden fiyatlarının yüksek olması sebebiyle alınmasında bazı sıkıntılar olabiliyor. Anca şurası kesin ki, bisiklet yaygın bir ulaşım ve spor aracı olarak şehirlerde yeni yüzünü daha sık gösterecek gibi.
Bir yeşil bisiklet sahibiyim ve 2 yıl içinde İzmir’de hem ulaşım hem de spor amaçlı olarak 4500 km yol kat etmiş bir kişi olarak, herkesi bisiklet kullanmaya bir kez daha davet ediyorum. Gencinden yaşlısına, yetkilisinden daha üst düzey yetkilisine kadar herkesin bisikletin nimetlerinden faydalanması gerektiğine inananlardanım. Çok uzun yıllardır bisiklet kullanıyorum ve sağlığım el verdiği müddetçe de bu aracı bırakmaya hiç niyetim yok.
En kısa noktaya bile arabasıyla gidenlerin artık bisiklet kullanma zamanı gelmiştir. Bahsettiğimiz üzere yeşil bisikletlerin varlığının da artmış olması kısa mesafe otomobil sürücülerini de cezbedecek özellikleri mevcut.

Hâlâ düşünüyor musunuz?

İster bir tane edinin ister kiralayan; ama bisiklet kullanın!

beklemeye ve zaman kaybetmenize gerek yok!

Ruhunuzdaki rüzgar size doğru esiyor, fark etmiyor musunuz?

Prof. Dr. Çağatay ÜSTÜN