Sayfalar

27 Aralık 2018 Perşembe

Cam Filmi Gereklidir !

Son günlerde çok konuşulan konulardan biri olan otomobillerde cam filmi yasak olsun mu, olmasın mı?

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanı
Prof. Dr. Çağatay Üstün’ün konuyla ilgili açıklaması şöyle;

Yasaklarla değil, bilinçli ve duyarlı bir tavır sergilemeyle ancak sorunlar çözülür.
Son günlerde gelen en fazla şikayetlerden birisi de otomobillerde cam filmine yeniden getirilen yasaklama olsa gerek.

Aslında sessiz tepki o kadar büyük ki, bunun fark edilmesi bile bu yasağın kaldırılması için gerekçe olabilir.

Bir kere etik açıdan yanlış olan önemli bir durum söz konusu.

Günümüzde UV ışınlarının gerek otomobil içine gerekse de seyahat edenlere o kadar kanıtlanmış zararı var ki. Sadece sağlığa etki eden bu zarar dahi yasağın kaldırılması ile eşdeğerdir.

Yani sağlığı tehdit eden bir duruma karşı bireyin önlem alması zorunlu ve geçerli bir durumdur. Bu nedenle yasağı getirenlerin yeni bir düzenlemeye ve daha bilimsel ve daha doğru dayanaklara dayalı yeni bir taslak metin oluşturacaklarına inanıyorum.
Kabul edilen gerçek cam film yasaklamasının anlamsızlığıdır. Ancak bunun da bir standardı olması lazımdır. Bir kere koyu ve siyaha yaklaşan renkli camlar veya buna uygun cam filmleri yasak olmalıdır.

Neden?

Sürüş emniyetini ve aracın görünümünü aşırı kasvetli bir hale getirdiği için. Bunun kendi kişisel mahremiyetim yaklaşımıyla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Bu tür camlar ve filmler tamamen kozmetik amaçlı ve modifiye araç kavramına hizmet etmektedir ki, standartlara uymayan bir araç yapılandırılmasını doğru bulmuyorum.

Yani, aracım çok güzel hale gelsin diye trafiği, diğer sürücüleri tehlikeye atacak uygulamaların etik bir yönü yoktur. Kimi bisiklet veya motosiklet kullanırken fark ettiğim sokaktan çıkan sürücünün yüzünü dahi göstermeyen bir araç görünümü tehlikeli bir durumdur.

Cam filmi uygulamaları belli bir skala dahilinde dereceli olarak, siyah ve çok koyu bir duruma izin vermeyecek şekilde devletin kontrol ve denetimini sağladığı veya bu işle yetkili kıldığı firmalar tarafından yapılmalıdır. Herkesin cam filmi uygulama merkezi gibi hareket etmesi başıbozuk bir durumun göstergesi olacaktır. Yasaklarla değil, bilinçli ve duyarlı bir tavır sergilemeyle ancak sorunlar çözülür. Bu nedenle yetkili kurumları bu konuda düzenleme yapmaya davet etmek gerekmektedir. Yetkili ve sınırları belirlenmiş, abartılmamış cam filmi uygulaması kabul görmelidir.

Yıl 2017 olmuş, biz yasağı kalkmış bir uygulamayı yeniden gözden geçirmeden yeniden yasaklıyoruz. Akıl ve mantıkla anlaşılabilir bir durum değil tabii ki.

Bu arada yeri gelmişken asıl yasaklanması değil ama engellenmesi gereken bir konuyu da hatırlatmak isterim.

Şehir içinde çok yüksek sesli kornalarla seyir halindeki dolmuş, taksi, kamyonların ve özel araçların durumu ne olacak?

Düğün konvoyu, asker uğurlama konvoyu gibi gerekçelerle acımasızca kornalarına basan sürücülerin hali nedir?

Buna trafik kanunu izin veriyor mu acaba? Ya da son zamanlarda moda olan drift yapan araçlara ne demeli?

Görüyoruz ki, yasak ile normalden uzaklaşmış olan şeylerin engellenmesi aynı şeyler değildir. Yüksek sesli kornaya ve şehir içinde gereksiz ve adım başı korna çalmaya “Hayır” diyorum. Bununla ilgili bir denetimin yapıldığını sanmıyorum ve trafikte de görmüyorum.

Bakalım zaman ne gösterecek? Sağduyu ve akıl doğruyu bulsun istiyorum.

26 Aralık 2018 Çarşamba

“Selfie” ile gelen büyük tehlike.


Sosyal medya kullanımının giderek arttığı bir dönemde bu konuya ilişkin olumsuzlukların da paylaşılmaya başlandığını gözlemliyoruz.
Bugün için pek çok kullanıcının diğer paylaşım ağlarından daha çok  Instagram’ı tercih etmeye başlamasıyla birlikte bunun nedenleri ve sonuçları üzerinde bilim insanlarının da çalışmaları yoğunlaşıyor. Instagram kullanımında bireysel resimlerin ve selfie çekimlerinin ön planda olması, bir insanın kendi resmini çekmeyi sürdürmesi ve bunu yayınlaması konusu zihinleri meşgul ediyor. Bu konuda bir tespiti Amerikan Psikoloji Derneği (APA) yaptı. Dernek, selfie çekiminin ve bunun sürekli yayınlanmasının psikolojik bir hastalık olduğunu vurguluyor. Konu hakkındaki yorumlar şöyle:
2014 yılında Şikago’da gerçekleşen yıllık toplantıda selfie çekme davranışına ‘selfitis’ adı verilerek, ‘bireylerin kendi fotoğraflarını çekerek sosyal medyada paylaşmayı obsesif kompulsif bir istek haline getirmeleri’ olarak tanımlandı. Aslında burada belirtilen selfitis terimi güzel bir tanımlama olarak bir tür benlik iltihabı anlamına geliyor.
Bir süre sonra bu haberin yalan olduğunun ileri sürülmesinden sonra bu kez de Nottingham Trent Üniversitesi Psikoloji bölümü ile Hindistan’daki Thiagarajar Enstitüsü de bu alışkanlığın hastalığa dönüşüp dönüşmediğinin araştırılması kararı aldı. Yapılan araştırmalar sonucunda Selfitis’in bir ruhsal bozukluk olduğu sonucuna varıldı ve rahatsızlığın ciddiyetinin değerlendirilmesi için ‘Selfitis Davranış Skalası’ geliştirdi.
Skala 1’den 100’e kadar uzanıyor. Neden selfie çekildiğinin saptanması için araştırmaya 200 kişi katıldı ve veriler daha sonra 400 kişide test edildi. Buna göre geliştirilen skala ile sorunun boyutları ortaya kondu.
Katılımcıların Hindistan’dan olmasına şaşmamak gerek. Zira, selfie seçenlerin en çok olduğu ve tehlikeli yerlerde selfie çekerken ölenlerin çoğu Hindistan kaynaklı.
Bulgular, Uluslararası Akıl Sağlığı ve Bağımlılık Dergisi’nde yayımlandı. (Bkz. International Journal of Mental Health and Addiction June 2018, Volume 16, Issue 3, pp 722–736)
Tespitlerin özetinde selfitis tablosundaki seviyeler önemli:
1.       Seviye: Kişinin kendisini günde en az 3 kez fotoğraf çekmesi ancak çektiği fotoğrafları sosyal medyada paylaşmaması. (Borderline)
2.       Seviye: Kişinin kendisini günde en az 3 kez fotoğraf çekmesi ve bu fotoğrafların hepsini sosyal medyada paylaşması. (Akut)
3.       Seviye: Kişinin kendisini fotoğraf çekme davranışını kontrol edememesi ve sosyal medyada günde 6 ya da daha fazla kendi fotoğrafını paylaşması. (Kronik)
Yani bu konunun özü şöyle: Selfie çekimini bir alışkanlık haline getirmeye başlayanların psikolojik sorunları var ve mutlaka tedavi olmaları gerekiyor.
Çevremizde yüzlerce kişinin selfie çekimi yaptığını göz önüne aldığımızda durumun vahimliği ortada.

Her Şeye Rağmen Etik aktivasyonunu sürdürdüğümüz 2011 yılından beri sosyal paylaşım ağlarından uzak durulması gerektiğini vurgulamamızın sonuçlarını bir süredir alıyoruz. Facebook, Twitter gibi sitelerin kullanımının giderek azaldığı görülmektedir. Ancak bu sefer de selife ve buna bağlı yoğun paylaşım sitesi Instagram sorunu gündemdedir.
Bir çok şeyde olduğu gibi abartılı olmak ve fazlasını istemek elbette ki doğru değil.
Selfie konusunun bu kadar yaygın olmasının altında bireylerin giderek toplumda yabancılaşması ve yalnızlaşması var sanırız.

Prof Dr. Çağatay Üstün



5 Aralık 2018 Çarşamba

Yeni Bir Kitap Daha Gelebilir!


Uzun zamandır, 2017’den beri, Merhaba Etik’ten sonra yaşadığım suskunluğu bozabilirim. Yeni bir kitap üzerinde çalışıyorum.

Bu kitap ki, yaşamın içindeki belli yanlışların nasıl doğruya çevrilebileceğini gösterecek, örneklerle ispatlayacak ve doğru hissetmenin kapısını aralayacak.

Kitap sancıları başlayınca anladım ki, yeni bir kitap daha doğuma hazırlanıyor.

Aslında bir süredir yazmayı düşünmüyordum.

Ortamın ve insanların gerginliği, Türkiye’de yazar olmanın zorluğu ve daha birkaç sebep…

Yine de insan kendisine engel olamıyor.

Ön görüm 2019 yılının ilk yarısı.

Bakalım zaman ne gösterir?

Toplumumuza karşı bir ödevimi daha yerine getirmekten mutlu olacağım. Yani bilgilendirme, bilinçlendirme ödevi…

Sevgi ve saygı, içtenlikle kalın…

Prof. Dr. Çağatay ÜSTÜN