Tuhaf bir
dünyadır bu. Kimisi kitaplarda, kimisi resimlerde, kimisi de yürekte yaşar.
Belki hepsini de kapsar ama Atatürk önce yürekte yaşar. Sonra akıl ve
düşüncelere taşar, ardından resimlerde, tarih kitaplarında özne oluverir.
Atatürk’ü anlamak kadar anladığımızı doğru bir semine oturtmak çok daha
önemlidir. Bunu yapabilen o kadar az insan var ki. Anlamak önemli mi ki demeyin,
anlamazsanız bir insanı onu yaşatamazsınız yüreğinizde. Fani olan yaşamın
içinde bir gün herkes yok olup gidecek bu dünyada. Ama önemli olan geride bir
şeyler bırakabilmek, örnek olabilmektir. Örnek olan insan zaten yürekteki
yerini çoktan almıştır. O resimlerin solgunluğundan etkilenmez. Yazıların
silikleşmesiyle unutulmaz. Yeri yürektedir, hiç çıkmaz.
İkiyüzlü ve
bencil bir tavır içinde olan insanlar için yürekte yaşayanların değeri
bilinmez. Ondandır ki çoğu zaman Atatürk eleştirilir. Bellidir ki, ölü
bedeninden değil ama bıraktığı eşsiz mirastan çekinilmektedir. Ölümden sonra
yaşamak denir ya, Atatürk’ün durumu da öyledir. Yaşıyormuş gibi fikirleri
eleştirilir, cevap verecekmiş gibi dur durak bilmeden yalan yanlış konuşulur.
Peki, doğru mudur bu. Elbette ki değil. Ama yürekte yaşayan insanların
kaderidir sanki. Türkiye Cumhuriyetinin temel kazanımlarının ilk harcını atan
bu kıymetli insanı yürekte yaşatmak zor iştir, herkes başaramaz. Sindirmek,
anlamak ve algılamak gerekir. Cesaret sahibi olmayanlar yüreklerindeki yeri
bilemezler. Ondandır ki çoğu zaman hem yürek hem düşünce insanı Atatürk’ü
sevmek ve saymakta zorlananlar olur. Ama tarih bir kere yazılmıştır ve onun
yorumu, gerçekler açıktır, nettir. Yürekte yaşamak gerçek yaşamda yaşamaktan
farklıdır. Yürekte yaşayan, bedene ihtiyaç duymadan bir gölgeyi ortaya çıkaran
ışık gibi parlamaya devam eder.
Ey yürekte
yaşayan Atatürk! Seni rahmetle ve minnetle anıyorum.
Prof. Dr. Çağatay ÜSTÜN
Prof. Dr. Çağatay ÜSTÜN